‘Unda standart kalite yakalamak için laboratuvar şart’
Metin Özbal
Genel Koordinatör
Özbal Un
Metin Özbal, Özbal Un Genel Koordinatörü olarak un üretiminde kalite kontrolün ve laboratuvarların önemine dikkat çekiyor. Özbal, un üretiminin 1990’lı yıllardaki geleneksel yöntemlerden uzaklaştığını, bugünün rekabetçi piyasasında başarıya ulaşmak için ürün kalitesini standart hale getirmenin zorunlu olduğunu vurguluyor. Bunun için de laboratuvarların, özellikle kalite kontrol süreçlerinin önemli bir parçası olduğunu ifade ediyor.
Kalite Kontrolün Önemi
Özbal, kalite kontrolün un üretimindeki rolünü şu şekilde açıklıyor:
Doğru Buğday Seçimi ve Üretim Süreci:
Üretilen ürünlerin kalitesi, doğru buğday seçimi ve uygun üretim proseslerine bağlıdır. Özellikle farklı buğday türleriyle çalışırken, laboratuvar analizi olmadan tutarlılığı sağlamak mümkün değildir.
Laboratuvarların Katkısı:
Ürünlerin kalite standartlarını sürekli olarak takip etmek ve geliştirmek için laboratuvar analizleri yapılır. Un üretimi sırasında reolojik analizler, buğdayın fiziksel ve kimyasal özelliklerinin ölçümü büyük önem taşır. Özbal, firmanın kalite kontrolünde ABP’nin sunduğu cihazları tercih ettiğini ve bu cihazların tekrarlanabilir sonuçlar sağladığını belirtiyor.
Ar-Ge ve Kalite Kontrol Laboratuvarı
Özbal, firmalarının Ar-Ge ve kalite kontrol laboratuvarlarında, farklı buğday çeşitleri ve ürün grupları için veri ağları oluşturduklarını belirtiyor. Bu veri ağları sayesinde, her bölgeden gelen buğdayın kalite ve işlemeye uygunluğu detaylı bir şekilde analiz ediliyor. Ayrıca, yeni ürünler geliştirilirken mutfak testleri ve uzman değerlendirmeleri kullanılarak piyasaya uygun ürünler tasarlanıyor.
Teknoloji ve Gelecek Planları
Firmanın yarı otomatik sistemlerle çalıştığını, ancak yeni fabrikalarında yapay zeka kullanarak üretim süreçlerini daha da iyileştirmeyi hedeflediklerini ifade eden Özbal, bu yatırımlarla sektördeki rekabet güçlerini artırmayı amaçladıklarını dile getiriyor.
Sektörün Sorunları ve Çözümleri
Un sektöründe karşılaşılan en büyük sorunlar arasında kapasite fazlası ve rekabetin getirdiği kârsızlık bulunuyor. Özbal, sektörde atıl kapasitenin fazla olduğunu ve firmaların kaliteli üretim yapamadıklarında rekabette geride kalacaklarını belirtiyor. Bu noktada, daha bilinçli teşviklerin sağlanması gerektiğini savunuyor.
Son olarak, Özbal’ın vurguladığı gibi, başarıya ulaşmanın temel yolu işin en iyisini yapmaya çalışmaktan geçiyor ve bu süreçte kalite kontrol ve teknolojik yatırımların önemi büyük.
Üretim tesisleriniz ve kullandığınız teknoloji hakkında bize bilgi verir misiniz?
Mevcut tesisimizde şu an yarı otomasyon ile çalışıyoruz. Ancak temmuz ayında devreye alacağımız yeni ünitemizde yapay zeka ile buğday unu üretiminin temelini oluşturmayı planlıyoruz. Ürün kabul, kalite kontrol ve Ar-Ge laboratuvarlarımızda en son teknoloji cihazları kullanmaktayız.
Hammaddenizi nereden karşılıyorsunuz?
Hammadde alımlarımız kullanım alanına göre ülkemizin farklı bölgelerinden ve yurt dışından karşılıyoruz.
Hangi pazarlara yönelik çalışıyorsunuz?
Firmamız, yurt içinde 49 ilde bayilik ağı oluşturmuştur. Yurt dışında ise AB ülkeleri, İngiltere, Irak, Suriye ile kısmi olarak çalışmaktayız.
Tesis yatırımı dışında Ar-Ge çalışmalarınızdan da söz eder misiniz? Kalite kontrol laboratuvarınızda ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Az önce belirttiğim gibi çeşitli gruplarda buğday unu üretimi yapıyoruz. Bu farklı gruplara yönelik ürettiğimiz unumuz için belirlediğimiz kriterler ve buğday çeşitleri var. Her bölgeden buğday almasak dahi veri ağı oluşturmak için ülkemizdeki buğday çeşitlerinin fiziksel, kimyasal ve reolojik analizlerini yapıyoruz. Alınan buğday numunesini, yetiştiği mevsim şartları ve konumun rakımına kadar kayda alıyoruz.
Ar-Ge çalışmalarımızda şikayetleri, talepleri ve piyasanın bizden beklentilerini değerlendiriyoruz. Buğdayda uyguladığımız veri ağı, Ar-Ge bölümü için de geçerli. Ar-Ge’si tanımlanan ürün ilk önce kendi mutfaklarımızda deneniyor. Sonra uygun bulduğumuz ürünler ikinci aşamada işinde uzman ustalarımızın değerlendirmesine sunuluyor. Buradan da olumlu netice alındıktan sonra ise seri üretime geçiyoruz. Bu veri ağları ile en iyi ürünü, en standart şekilde üretebilmeyi hedefliyoruz.
“TEKRARLANABİLİRLİKTE AYNI SONUÇLARI ALABİLDİĞİMİZ FİRMA ABP OLDU”
Laboratuvar kurulumu için hangi firmayı tercih ettiniz?
Laboratuvarda olmazsa olmalardan biri, cihazların testleri aynı standart normlar üzerinden yapabilmesidir. Bir çok firma ile çalıştık, fakat aldığımız cihazlar birkaç kullanımdan sonra standart şekilde çalışmadı. Tekrarlanabilirlikte aynı sonuçları yakalayamadık. Verdiği cihazın arkasında duran ve tekrarlanabilirlikte aynı sonuçları alabildiğimiz firma ABP oldu.
Kalite kontrol süreçlerinizi nasıl yönetiyorsunuz?
2006 yılında, birçok farklı ürünü değerlendirdikten sonra ABP Gıda firmasının tanıtımları sonrası Chopin Alveograph MA cihazının alımını yaptık. 2015’te de yenilenen AlveoLab cihazını, analiz prosedür sürecinin kısa olması, eski modellere oranla sonuçları otomatik hesaplayıp vermesi, hafızasının yüksek olması ve irmik testlerinin iyi olması sebebiyle tercih ettik. Mevcut Chopin SD Matic ve Mixolab cihazlarının yanına aldığımız AlveoLab’ı, buğday ve un kalite kontrolünde günlük olarak yaklaşık 10 test ile kullanmaya devam ediyoruz.
Üretimimiz doğrultusunda irmik ve un ya da bu iki üründe tüm bu cihazlar kullanılıyor. Buğdayların yapısı, oluşturulacak ürünlerdeki tepkisi ölçülüyor. Durum buğdaylarında yapıları test ediliyor. Buğday, tesisimize ilk geldiğinde AlveoLab cihazında çalışmaları için belli kıstaslar oluşturulup alınan sonuçlara göre işlem yapılıyor. Yine belli sonuçlar doğrultusunda üretime yön veriliyor. Mixolab cihazı ile kendimize özel protokoller tasarlayarak süne tahribatını belirliyor, buğday ve un paçalları optimizasyonu sağlıyor, katkı maddelerinin etkilerini tespit ediyoruz. Buna göre de ürün geliştirme ve katkı çalışmalarını yapıyoruz.
Değirmencilikte kalite kontrol neden önemli? Kalite kontrol ve laboratuvar, firmalara ne kazandırır?
Buğday unu üretimi Türkiye’de artık 1990’lı yıllardaki gibi kara düzen değil. Buğday çeşitliliği çok fazla. Müşterilerin bizlerden talepleri daha fazla. Un üretiminde çeşitlilik her gün daha da artmakta.
Kaliteyi ise doğru buğday seçimi, üretilecek ürüne uygun üretim prosesleri ve son ürün standardizasyonu belirliyor.
Ülkemizde atıl kapasite çok olduğundan birçok firma son şans olarak çeşitli ürün gruplarını üretmek için çabalıyor. Ama bu özel ürün gruplarını üretmek o kadar da kolay değil. En başta ne üretmek istediğinizi bilmeniz lazım. Elinizde çok fazla buğday ve bunlarla ilgili veri olmalı. Üreteceğiniz ürünün proteini ne olmalı? Nişasta zedelenme değerlerini ne yapmalıyım? Bunlar gibi bir çok kriter etraflıca düşünülmeli. En önemlisi, çıkardığınız ürün her zaman standart olmalı. Bu açıdan da kalite kontrol laboratuvarları kesinlikle un üreten firmaların olmazsa olmazıdır. Çok sayıda firmanın rekabet ettiği bir piyasada istenilen ürünü standart kalitede üretemediğiniz takdirde barınmanız çok zor. Laboratuvar, bu noktada bize büyük katkı sağlıyor.
Covid-19 sürecinde tüm sektörler hem çalışanların hem tüketicilerin sağlığını korumak için tedbirler aldı. Sofralarımızda çok önemli bir paya sahip unu üreten un sanayi, pandemi sürecinde ne gibi tedbirler aldı?
Tüm dünya ne yazık ki adeta Covid-19 virüsünün esiri oldu. Bu virüsün yayılmasını önlemek adına hijyen kuralları ve gıda güvenliği daha da önem kazandı. Un üreticisi olarak bizler de her zaman özen göstermiş olduğumuz hijyen kurallarına bazı eklemeler yaptık. Örneğin çalışma arkadaşlarımızın düzenli olarak ateş ölçümü yapılıyor. Herhangi rahatsızlık belirtisi olan çalışanımız işyerine alınmıyor.
Herhangi bir sağlık problemi olmayan arkadaşlarımız ise tüm hijyen kurallarını uygulayarak ve en son dezenfektan kabininden geçerek çalışma ekipmanları ile üretim yerine giriş yapıyor. Yemekhane ve dinlenme bölümlerinde de sosyal mesafeye dikkat ediyoruz. Ayrıca yıllık izin kullanan personelden izin dönüşü Covid-19 test sonucu talep ediyoruz.
Güneydoğu menşeili bir firma olmanızın size sağladığı avantaj ve dezavantajlar nelerdir?
Güneydoğu bölgesinde olmamızın, hammadde ve lojistik açısından avantajları ve dezavantajları var. Güneydoğu Anadolu bölgesinde dünya standartlarının üzerinde proteinli buğdaylar yetişmekte. Durum buğday unu üretimimizde, bu bölgenin verdiği kimyasal ve fiziksel değerleri hiçbir bölgede göremedik. Diğer yandan, lojistik olarak ise nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu şehirlere uzak oluşu ve buna bağlı olarak navlun ödemelerinin yüksek olması bölge sanayicilerini zorluyor.
Sizce un sanayicisinin karşılaştığı en büyük sorunlar neler?
Un sanayisi ülkemizde yıllarca bilinçsiz ve hesapsız şekilde gelişti. Ülkemizin ihtiyacından ve ihracatından çok daha fazla atıl kapasite var. Firma sayısının çok fazla olması, sanayiciyi kârsız rekabetlere itmekte. Özellikle bölgesel teşvikler biz un sanayicilerini zor duruma düşürmekte. Temel gıda maddesi olan ve nimet olarak bize verilen buğdayı, rekabet neticesinde değersiz bir ürünmüş gibi işleyen firmaların sektörü zora soktuğu aşikar. Bu rekabetten doğan düşük kârdan dolayı bir çok köklü firma sektöre yatırım yapamamakta. Oysa ki sektör bu durumdayken yeni başlayacak olan firmalara değil de işinde tecrübeli, profesyonel sanayicilerimize teknoloji yenileme gibi teşviklerin verilmesinin uygun olacağını düşünüyorum.
Değirmencilik sektörüne makine ve teknoloji sunan tedarikçilerden neler bekliyorsunuz? Hangi alanlarda yenilikçi çözümlere ihtiyaç duyuyorsunuz?
Ülkemizde son 5 yıldır endüstri 4.0 adı altında tesisler kuruluyor. Bu yatırımlar gerçekten onur verici. Endüstri 4.0 ile çalışan firmalar tamamen insan kaynaklı hataları azaltmak, düşük enerji tüketimi sağlamak ve minimum iş gücü ilkesiyle kuruluyor. Lakin un, buğdaydan çıkar. Üretim aşaması kolaylaşıyor ama nasıl bir formülasyon ve proses uygulayacağını bilmeyen tesisler kuruluyor.
Yeni nesil değirmen makine üreticileri sadece tesis kurmuyorlar. Ne tür prosesler ile üretim yapıldığını, gıda güvenliği kültürüne de önem veriyorlar. Ülkemizdeki çoğu makine üreticisi en iyi cihazı üretmek için çalışıyor, yapıyorlar da. Ama artık bu tedarikçilerin de buğday unu nasıl üretilir, ne tür prosesler ile çalışılmalı, gıda güvenliği en iyi nasıl sağlanır gibi konulara da önem göstermeli. Son zamanlarda yeni nesil makine üreticilerinin, üretim süreçlerinin üzerine düştüklerine ve bunun üzerine çeşitli eğitim kurumlarıyla çalıştıklarına tanık oluyorum.
Geleceğe dönük ne gibi yatırım planlarınız var?
Bizim en büyük amacımız çok yüksek kapasiteli tesisler değil, piyasanın taleplerine cevap verebilecek ve insanlara en iyi şekilde hizmet edebilecek tesisler kurmak.
Özellikle eklemek istediğiniz, okuyucularımızla paylaşmak istediğiniz bir husus var mı?
Röportajımızı okuyanlara tavsiyem, işinizin en iyisini yapmak için çalışın. İnanın yapmak istedikten sonra imkansız diye bir şey yok.